Satın AlTanrı'nın adeta bir lütfu olan bu verimli topraklara ayak basan her topluluk kısa zamanda yaratmıştır kendi medeniyetini. Yüzyıllar içerisinde ardı sıra oluşturulan medeniyetler sayesinde Anadolu ve Anadolu insanı tarihin belli süreçlerinde dünyanın önder kara parçası ve önder ulusu olabilmiştir. Bu topraklar üzerinde egemen olan halk, egemen kalabildiği zaman dilimleri arasında ilim, fen, inanç ve kültür gibi medeniyetin temel işaretlerini hep ileri taşıyabilmişlerdir. Sonuçta Anadolu'ya her gelen halk, gelmiş olduğu yerdeki kendisine has özellikleri Anadolu'ya taşımış ve Anadolu'da kendisinden önce var olan egemen sınıfı askeri olarak idaresi altına aldıktan sonra bir önceki halkın kültür, ilim, din, vb. gibi çok değerli oluşumlarını dışlamadan kendi kültür potalarında kaynaştırarak yeni bir sentez oluşturabilmişlerdir. Bu bir anlamda Anadolu'yu yeni bir vatan olarak seçen istilacı ya da göçmen halkların kaçınılmaz davranışıdır. Çünkü Anadolu'ya vardıklarında burada buldukları ile kendi geldikleri yerlerden getirdikleri arasında çok büyük farklılıklar vardı. İster istemez en kısa zamanda askeri ve idari birliği sağladıktan sonra kültürel olarak bir sentez içerisine girmişlerdir.